Karanlık ruhumun aydınlık kaynağı bir tanecik sevgilim. Bu ağustos ayında bile sensizliğin verdiği soğukluk her yanımı sarmış ve ben üşümekteyim. Gece olup ta yatağıma uzandığımda seninle koyuyorum başımı yastığa ve seni yaşıyorum aslında benim bile olmadığım yatağımda. Sabahları seninle uyanıyor, seninle güne başlıyorum ve seninle devam ediyor alışılagelmişliklerim. Sen öyle sarmışsın ki yüreğimi başka bir sevinç sığdıramıyorum seninle dolu olan yüreğime. Beni mutlu etmeye yetmiyor mutluluğumu sağlayacak hiç bir şey, çünkü senin hayalinle dolu şu gönlüm, zaten hat safhada mutlu. Ne görüyor, ne duyuyorum başka bir şeyleri, sadece sen. Sadece seni görüyor ve seni duyuyorum her saniyemde.
Belki sen bu mektubu okumayacaksın, bekli de okuduğunda bile sana yazıldığını bilmeyeceksin. Bu mektubum sanadır oysa, sen bilmeyecek olsan da. Evet sana dokunamıyor, seni öpemiyor ve saçlarını okşayamıyorum belki, belki seni sevdiğim fısıldamaları kulağında yankılanmıyor ve belki gözlerim gözlerine bakarak seni çok özlediğimi haykırmıyor düşlerinde. Ama benim düşlerimden hiç çıkmıyor lalelerdeki masumluğu, papatyalardaki aydınlığı ve güllerdeki güzelliği kıskandıran siman. Sensizlik bir sarmaşık gibi sarmış yıldızlarla gök yüzünü paylaşamayan yüreğimi.
Biliyorum buna ilaç değil seni düşlerimde yaşatmak. Ama ben bıkmadan olmayan seni taşıyorum kalbimin en temiz ve gizli köşesinde. Ve şunu diyorum her seni düşündüğümde.
“Kurak topraklardaki çiçeklerin, yağmuru sevmesi seni sevmek ve seni sevmek her yağmur yağdığında hüzünlenip gülümsemek…
Bu mektup temiz duygularla bezenmiş ve satırlara işlenmiş olup, olmayan sevgiliye adanmıştır…
>> ALINTIDIR <<